Kumpir Hanım'ın gündüz düşleri
Meksika asıllı, Avrupa Birliği pasaportlu, Japon bir aileden gelen, stil ikonu bir Chihuahua... Paris Hilton'un başlattığı moda geçince çok soydaşı sokaklara bırakıldı ama onun kaderi farklı. Kumpir'i onu çok seven sahibi anlatıyor
EMEL KURHAN (Arşivi)
Mükemmel bir yazı olmasını istiyorum. Benimle en çok vakit geçiren varlık, çok sevdiğim köpeğim Kumpir’le ilgili bu yazı. Niye olmasın ki? Onu çok sevdiğim için yazmak istedim.
Mükemmel olmasını istiyordum, bu yüzden erteledim. Hep başlamam gereken noktada vazgeçtim. Başka bir zamana attım yazımı, daha iyi bir an bekledim. Bunun için doğru bir zaman yok. Şimdi olsun, hazırlıksız olduğum bir anda, onunla vakit geçirirken; güzel bir pazar gecesinde... Sadece ona dönüp bakmak, bana yazım için ilham verdi.
Yanımda yatıyor, rüya görüyor şu anda! Bunları yazmak için daha güzel bir an düşünemiyorum. Karşınızda Kumpir Hanım’ın hikâyesi...
Yatak ısıtıcıları
En başından başlamam gerekir. Chihuahua cinsi köpekler, çok korumacı bir cinstir. Kıskançlardır, bazen saldırgan olabilirler, (çoğu zaman, her zaman) çocuklardan nefret ederler. Elinizi uzatırsanız ısırırlar. Çok uyurlar ve yemek için her numarayı yaparlar.
Cinsin orijini Meksika’dan geliyor; Chihuahua eyaletinden. Chihuahuaların soyu Toltek medeniyetinin Techichi adındaki köpeklerinden geliyormuş. Daha sonra Aztekler Toltekleri fethetmiş, Techichi’lerin mistik güçlerinin olduğuna inanmış ve onları evcil köpekleri olarak tutmuşlar. Hatta onları yatak ısıtmak için kullanırlarmış. Hakikaten ısıtıyorlar!
Benim Chihuahuam Kumpir, 18 Aralık 2002’de Paris’te doğdu. Teknik olarak Kumpir, Meksika asıllı, Avrupa Birliği pasaportu olan, Japon bir aileden gelen ama en sonunda benim elime düşmüş olan bir Chihuahua. Annesi Chi ve babası Tono, Japon arkadaşım Yoshiko’nun köpekleri. Chi sinirli bir dişi köpek, karamel rengi yarı Chihuahua, yarı mini Pincher cinsi.
Baba Tono çok çirkin beyaz renkli bir Chihuahua, ekmek hırsızı; nerede bir baget parçası bulursa kapıveriyor. Böyle çirkin bir çiftin çok güzel üç bebeği oldu (Maalesef dördüncü ölü doğdu). Bir tanesi karamel rengi, bir diğeri açık bej, sonuncusu ise bembeyaz.
Doğduklarında miniciklerdi. Bir cep telefonundan daha ufaktılar. Sonra ablam Yaz çok ısrar etti birer tane almamız konusunda. Bu fikre karşı olmama rağmen yine de bebeleri görmeye gittik. Bizi üç küçük şişko yaygaracı havlayarak karşıladı. Yaz hemen kucağına bir tanesini alıverdi (İki kız kardeşe iki kız kardeş almış olduk).
Beni ise Kumpir seçti. Uzaktan bana bakıp kırıtarak yanıma geldi. Kucağıma aldığım saniyede onun benim köpeğim olduğunu anladım. Üzerime hemen işedi ve bölgesini belirledi. İşte her şey böyle başladı...
İlk sene çok zor geçti. Köpekli bir hayata alışmak zordu. Özelikle o kadar yoğun çalışırken... Her şeyden önce, evimde bana ait olmayan bir kedi vardı. O dönem aşırı yağmurlardan evimde bir fare çıkmıştı, onu kovmak için bir arkadaşımdan kedisini ödünç almıştım. Geliş o geliş, o asabi nankör kediye tam üç sene baktım. Meğer arkadaşım kedisinden kurtulmaya çalışıyormuş, bu yüzden de bana kakalamış. Chihuahualar kadar sahibine sadık bir kediydi Wizbiz, bu yüzden o üç sene boyunca Yaz’dan ve benden nefret etti. Sonra Viktor ve Kumpir eve gelince artık Wizbiz kendi evine döndü.
Paris köpek konusunda çok daha rahat bir şehir. İstatistiklere göre iki kişiden birinin köpeği var. Bu yüzden İstanbul’daki zorlukları Paris’te çekmiyorsunuz. İstanbul’da ise köpek zor iş! Maalesef köpeklere karşı bir önyargı ve korku var.
Peki bir Chihuahua’yla nasıl yaşanır? Hassas bir cinstir. Ne yediğine dikkat etmeniz gerekir, üşütmemelidir, çoğu epilepsi veya kalp krizinden ölür. Obur olduğu için verdiğiniz her şeyi yiyebilir, ama şişmanladıkça kalbi onu zorlar.
Salatalık ve çilek
Sahibine çok bağlıdır, hep onunla beraber olmak ister. Bir yandan korkaktır, o yüzden çok sık titrer. Bu titreme konusunda o kadar çok insan bana soru soruyor ki! Bazen Kumpir’in kanguru veya ceylan yavrusu olduğunu da düşünüyorlar.
Uyumayı çok sever, sıkıldığı zaman arka bacağıyla karnını kaşır. Kumpir’in tek bir arkadaşı vardır, Beagle cinsi Boy adındaki köpek. Küçük hanım sabah 9’da, akşam 5’te yemek yemeyi sever. Sabah yemeği için beni mutlaka 9’da uyandırır. Yattığı yerden havlar. Oyun oynamayı çok sever. Ayrıca çilek, elma, mandalina, salatalık yemeye bayılır. Dışarıda hep çantasında oturur ve oradan çıkmaz. Yazın Vespa’yla gezmeyi, fotoğraf çekildiğinde poz vermeyi çok sever.
Her evcil hayvanla olduğu gibi, birbirinize alışma dönemi vardır. Sizin dünyanızı tanımak için her yeri karıştırmaları gerekir. Yaramazlık yaparlar; zımbadan sarmısağa, çikolatadan rujlarıma kadar birçok şeyi yemiştir. Şanslıyım ki hiç ayakkabılarımı parçalamadı.
İlk iki sene veterineri her hafta mutlaka arardım ‘Onu yedi, bunu yaptı...’ diye. Hep aynı cevapla karşılaştım: “24 saat diyet!”
Zaman geçti, birbirimize alıştık. Kumpir’le bağ kurmayı öğrendim, onu anlamayı da...
O küçük varlık, benim ilham perim oldu.
Herkese öyle olmuyor. Bir dönem Paris Hilton’un lanse ettiği Chihuahua modasından sonra birçok insan bu cins köpek aldı. Hatta zorluklara dayanamayanlar Chihuahualarını sokaklarda terk etmişler. Los Angeles barınakları Chihuahua ile dolup taştığı için, çözümü köpekleri başka eyaletlerdeki barınaklara göndermekte bulmuşlar.
Anlatacak çok şey var, benim için kısa kesmek zor. Fakat yazımı bitirmenin vakti geldi.
Son söz: Mühim olan şey, bağ kurmak, onu anlamaya çalışmak, sizi sevdiği kadar
onu sevmek. Çünkü bunu yaptığınız an, dünya harika bir yere dönüşüyor!
Köpeklerin Kate Moss’u
Kumpir, her şeyin ötesinde gerçek bir stil ikonu! Paris’teki arkadaşlarım onun köpeklerin Kate Moss’u olduğunu söylüyor.
Kumpir’in ‘garde robe’unda kimonodan kanatlı pembe renk paltoya, lahana bebeklerin çilekli elbiselerinden tüylü yakalı siyah elbiseye kadar çok geniş bir koleksiyon var. Japonya’dan Paris’e, bir sürü yerden alışverişini ben yapıyor olsam da, bütün krediler Kumpir’in... Sonuçta kıyafetleri
çok iyi taşıyor. Sofistike ve narin bir hanımefendi kendisi!
No comments:
Post a Comment