Kitap ve moda kurtları için...
24/10/2009
Paris Moda Haftası'nın sürprizlerinden biri Olympia Le-Tan'ın çantaları oldu. Tanıtım daveti çok şaşaalı geçen koleksiyon, dünya edebiyatının klasiklerini kolunuzun altına sıkıştırıyor
EMEL KURHAN (Arşivi)
Hep istediğim çanta en nihayetinde benim oldu! Hayallerim gerçek oldu da, modanın geçici olması bana yeni hayaller getirdi. Bir çanta daha süslüyor hayallerimi, ardından bir tane daha gelir ve başka bir tane... İsteklerimiz asla bitmez. Moda böyle bir şey, kompülsif olmaya iter insanı.
Çanta demişken, size anlatmak istediğim bir hikâyem var. Paris Moda Haftası... Ekim ayının başı... Sosyal hayatım yoğun. Ne yapalım, bu da işin bir parçası.
Yaz ile beraber süslendik. Üzerimde Marc Jacobs elbisem, leopar çoraplarım, Terry de Haviland ayakkabılarım var. Rue Beaubourg’da taksi bekliyoruz. Yaz’ın giydiği o çok yüksek ökçeler tabii ki benimkilerle kıyaslanamaz. Vintage Chanel çantası çok güzel bu arada.
Taksi bekliyoruz. Paris’te kim ne zaman taksi bulabilmiş, bilmek isterim. Snob Parizyenler! Şehrin en büyük sıkıntısı şu taksi kıtlığı.
En nihayetinde biniyoruz bir araca, istikamet Palais Royal, Galerie Verot-Dodat. Taksici deli çıkıyor, bisikletçilere küfür edip hatta bir tanesini taciz ediyor. Yaz’la birbirimize kaş göz yapıp inmeye karar veriyoruz.
Yürü bakalım ayağında o topuklularla... Bu moda haftası bitince, ayaklarımız da bitmiş olacak.
En nihayetinde varıyoruz, arkadaşımız Olympia’nın yeni koleksiyonunun tanıtımına. Markası O.L.T. (açılımı Olympia Le-Tan) Paris’in en eğlenceli figürü, Parizyen sanat ve gece ortamlarının gözde ismi.
Galeride bir kütüphaneye yerleştirilmiş kitap-çantaları görebilmek için beşer beşer girebiliyoruz. Büyük bir kalabalık var, herkes orada: Purple dergisinin kült adamı, Oz büyücüsü Olivier Zahm’dan en iyi moda editörlerinden biri olan Camille Bidault’ya kadar... Dior’un meşhur mücevher tasarımcısı Victoire de Castellane’i unutmamak gerek. Aktrisler, sanat moda dünyasının kreması burada. ‘Creme de la creme’ desem daha doğru olur.
DJ’lik, gazetecilik, tasarım... Bir pırlantanın değişik yüzeyleri olduğu gibi, Olympia yaratıcılığını farklı disiplinlerde kullanıyor.
Babası Pierre Le-Tan; sanatçı bir babanın kızı yani. Entelektüel bir ortamda, kitaplar içinde büyümüş. Kitap-çantaları o kadar sihirli ki, çocukluğundaki bir anıdan fırlamış gibi zaten.
Babası büyük bir kitap koleksiyoncusu. Duvarları sayısız kitapla süslü bir evde büyümüş, çocukken o kitaplara dokunmak yasakmış. Bir gün okul için ‘The Catcher in the Rye’ kitabını okuması gerektiğinde evdeki kütüphanenin rafından gizlice yürütmüş. Sınıf arkadaşlarının yepyeni kitapları varken, Olympia eski kitabı sayesinde elindeki değerli ve güzel objenin farkına varmış.
Babasının tutkusu ona da bulaşmış; eski kitap toplamaya başlamış. Yaptığı kitap-çanta koleksiyonu için sevdiği klasiklerden yola çıkmış: ‘The Heart is a Lonely Hunter’, ‘The Catcher in The Rye’, ‘For Whom the Bell Tolls’, ‘Winner Take Nothing’, ‘Moby Dick’, ‘1984’, ‘Lord Jim’, ‘The Pearl’, ‘Lolita’, ‘The Misfits’, ‘Sartoris’; polisiye roman yazarı Georges Simenon eserleri... Hepsini elde işlemiş, tam 21 farklı kitap kapağı var. Kitap okumayı seviyorsanız bu çantalara bayılacaksınız! Çok yakında Paris’in moda mabedi Colette dükkânında satışa sunulacak.
Kitap-çanta koleksiyonun ismi, ‘You can’t judge a book by its cover’. İlhamı Bo Diddley’in şarkısı ‘You can’t judge a book by its cover’dan almış Olympia ama en sonuna da eklemiş: ‘Of course you can!’
Bu son moda haftasında gözlemlediğim ve artık emin olduğum bir şey var: Değerli şeylere doğru yönleniyoruz. Şu kısa ömürlü moda dünyasında daha uzun vadesi olan nesnelere doğru gidiyoruz. Ölümlü dünyada ölümsüz bir moda...
No comments:
Post a Comment